6 Ekim 2009 Salı

21 nisan 2001 fenerbahçe gaziantepspor maçı















şimdilerde pek hatta hiç görüşmesek de o zamanlar toplamış olduğumuz tayfanın çoğunun fenerbahçeli olmasından mütevellit bir arkadaşımızın doğum günüydü.. evet yeni yeni aşık olmuş liseli kızlar gibi toplanıp doğum günü kutlayacaktık.. ben ve iki arkadaşım sabahın köründe play station kiralamaya, diğer 4'lü ise evi hazırlamaya koyulmuşlardı.. play station'ı alıp yola düştük.. 7 adet erkeğin olduğu bir evde çok daha farklı şeyler yapılması beklenirken biz 7 saf toplanmış play station oynuyor ve kömürde sandviç yiyerek doğum günü kutluyorduk..

vakit su misali aktı, turnuva üstüne turnuva düzenlendi.. kazanan, kaybeden oldu ama asıl galip arkadaşlık ve türk sporuydu.. akşama yaklaşmıştık.. nisandı lakin deli gibi yağmur yağmaktaydı izmir'de.. doğum günü çocuğunun aile eşrafı teşrif etmeye yakın pılımızı pırtımızı topladık evlere doğru dağıldık.. o an motorola marka şimdilerde mack kamyonların arka lastiklerinin altına takoz olarak konulan telsim hatlı cep telefonumun bir şarküteri tabelası gibi yanan ışığını gördüm.. maç vardı ve rakip önemliydi.. şampiyonluk için kazanılması gerekmekteydi.. derken o mesajı gördüm.. ilk golü yemiştik.. hakan bayraktar.. 0-1

arkadaş çevremde şimdilerde moda olan ama aslında benim yıllardır uyguladığım totemci olarak bilinirdim o zamanlar.. ya ''bu hafta mağlubuz oğlum'' derdim, ya maçı izlemezdim, ya maç esnasında müzik dinlerdim, ya duşa girerdim, ya oyun oynardım.. maçların önemine göre değişirdi bu hallerim ama derbi maçlarını kesinlikle izlerdim.. 1-0 gerideyken ve şirinyer yolunda adımlarken ''lan belki bir şey olmuştur'' ümidiynen yanından geçtiğim kahvenin içersine arsızca göz attım.. dev ekran karşımda skor ise gözlerimde parlıyordu.. 0-2. bu kez erhan albayrak'tı golün ismi..

eve doğru hızlı ve kırgın adımlarla yağmuru belime belime yiyerek adımlıyor ''bunlar mı şampiyon olacak lan! ruhsuz herifler!'' şeklinde sonradan kendime kızmama vesile olan sözleri savuruyordum.. ama dediğim gibi kırgın ve ıslaktım.. evin köşesinden döndüğümde şimdilerde yine görüşmediğim bir arkadaşıma daha rastladım.. evet, çok geçimsiz ve cins bir tiptim ama fenerbahçe ne olursa olsun seviyordu beni.. sorumsuzum diye terk etmiyor, ''beni neden aramadın? beni neden kıskanmıyorsun?'' şeklinde saçma salak bahanelerle ilişkimizi yıpratmıyordu.. o beni koşulsuz seviyor ben ise ona günden güne büyüyen bir aşkla bağlanıyordum..

o şimdilerde görüşmediğim arkadaşım halihazırda ıslak ve kırgın olan bana ''olum nolcak lan bu fenerin hali? 3 oldu lan! eheheh..'' tarzlı iğrenç laf dokundurma seansının sonuna geliyor, bana ise eve gidip kurulanmak ve sinirden dolapta duran çubukluyu yırtıp yırtmamak arasında seçim yapmak kalıyordu.. annem yanıma geldi, bir havlu uzattı, ''nasıl, eğlendiniz mi oğlum?'' diye sordu.. ben ise geçimsiz ve cins olduğum kadar kaba ve kırıcıydım da.. ''ne eğlenmesi anne ya! maç olmuş 3-0 sen bana eğlenceden bahsediyorsun! git başımdan ya!'' diye cevapladım.. ama anne kutsaldır diyen adamın ağzından öpmek gerek sayın sözlükçüler, kadın o kadar olgun ve naifti ki ''üzülme oğlum atarız 4 tane.. sanki yapmadığımız şey..'' diyerek kırgın olan oğlunu teselli etmeye çabaladı..

ikinci yarı başlamıştı çoktan.. ben ise tüm kızgınlığımla maçı dinlememekte ısrar ediyordum.. annem ''radyoyu açalım mı?'' diye sordu.. böyle durumlarda pek oralı olmam ama gayr-i ihtiyarı ''aaaç, nolcaksa!'' dedim.. açtık, bir 5 dakika falan dinledik.. valla yanlış olmasın sanırım maçı show radyo'dan emre tilev anlatıyordu.. uzun uzun devre arasındaki taraftar şovdan, tribünlerin fenerbahçe'yi nasıl desteklediğinden bahsetti.. ama benim aklım fikrim maçtaydı tabi.. halen bir aksiyon yoktu.. yok olması yetmiyormuş gibi gaziantepspor hala bizim kaleye geliyor, mavi kaleci kazağıyla rüştü devleşiyordu.. ben ''bi bok olmayacak anne, belli oldu!'' dedim ama içten içe de belki bir şey olur ümidiyle dinlemeye devam ettim..

geldik 65 küsürüncü dakikalara, hala aksiyon yok.. derken o zamanların 10 numarası haim revivo çıktı sahneye kafayla topu ağlara yolladı.. maç 1-3'e gelmiş, stad biraz daha coşmuştu.. dakikalar geçiyor, ben ise buz gibi mutfakta ışıldağın radyosundan maçı dinlemeye devam ediyordum.. bu esnada taraftarın sevgilisi milan rapaic sahneye çıktı, topu kalecinin altından ağlara yolladı.. skor 2-3'e gelmişti.. hem statta hem televizyon başında hem de radyoda maç dinleyen milyonlarca fenerlinin ümitleri yeşermişti.. sol kanada açılan topla birlikte ben de sola doğru kaykılmaya başladım.. topu milan rapaic aldı, kafasını kaldırdı, içeri baktı, sol ayağının içiyle tam da deniz uygar demeye hiçbir zaman alışamadığım uche'nin kafasına yolladı.. uche de bu ikramı geri çevirmedi ve topu üst direğin biraz altına çarptırarak ağlarla buluşturdu.. skor 3-3 olmuş ben ise heyecan ve ümitten deliye dönmüş, soğuk mutfakta boncuk boncuk ter dökmüştüm..

hala vaktimiz vardı ve arkamıza inanılmaz bir gaz ve rüzgar almıştık.. ikinci yarı itibari ile kalemize ender gelebilen gaziantepspor öyle bir akın geliştirdi ki yüreğimiz ağzımıza geldi.. mustafa şahintürk rüştü'yle karşı karşıya kalmış ama mavi kazaklı rüştü gole izin vermemişti.. top ortasahaya açıldı, ikili mücadele sonunda milan rapaic'te kaldı.. milan rapaic ortasahadan aldığı topla 3 gaziantepsporlu oyuncuyu geçti, yanında çılgınlar gibi top isteyen serhat akın'a değil de kaleye baktı, öne çıkan çakma barthez ömer çatkıç'ın üstünden mükemmel bir aşırtma vuruşla topu kaleye yolladı.. kadıköy yıkılmış, taraftarlar çıldırmış, emre tilev delirmiş ben ise buz kesmiştim.. dilim damağım kurumuştu.. inanamıyordum hala.. 0-3'ten 4-3'e gelmişti maç..

pek inanmam böyle şeylere ama inanın 3-0 gerideyken bile içimde bir şeyler kıpırdamıştı.. sanki olur diye düşünmüştüm.. yıllar sonra sevilla'yı elediğimiz maçta da olan o ''şey'' evet tam anlamıyla nedenini bile bilmediğim ''şey'' vuku bulmuş ve maçı 4-3 kazanmıştık.. sezonun son maçında yine geriye düşüp samsunspor'u 3-1'le geçerek şampiyonluğa uzanmış, küçük dünyamda o küçük dünyaya bile dar gelen bir sevinç yaşamıştım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder